Çok güzel bir film izlemelisiniz

aaa... böyle bi' filme yorum yapılmaması üzücü olmuş. çok güzel, acıklı ve sıcak bir filmdi zaten siyah beyaz filmler insanda bu etkiyi yapıyor. sahiden çok iyiydi...

böyle bir filme yorum ypılmaması üzücü eski filmleri insanlr çok bilmyorlar bnde hpsini izlemedim ama neyse gelelim filme güzel bir film siyah byaz olmasına rağmen elizabeth taylor bir hrikaydı!! bşrol syılmasa bile tm hele o giydiği elbiseler çok gzeldi

Fakir ve misyoner annesini bırakarak tesadüf eseri tanıştığı amcasının yanına gelen özenti, aç gözlü ve fırsatçı George hikayesini olabilecek en banaz şekilde ele alıp bir yerden dini bir doğruluk timsalliğine soyunup, popüler kültüre eleştiri getirmeye çalışan ama hiçbiryeri incitmeyeyim derken törpüliye törpileye fazlasıyla sığ ve klişe bir üçlü aşk masalına çevirilen bir eser.Yoksa oldukça güçlü ve ilgi çekici başlamıştı, yanlızlığın ona ilgisi olan bir genç kızla ilişkiye sebebiyet vermesi, onlardan olmaya çalışıp bir türlü başaramadığı zenginler arasında kendini yanlız hissetmesi ve tabiki şımarık zengin kızı Angelanın çekiciliği karşısında büyülenmesi ama kızın onun varlığından bile haberdar olmamasıyla muazzam bir dramaya doğru gidiyordu.Ama ortalara doğru Angelanın kahramanımıza ilk görüşte tutulmasıyla(hemde tüm şımarıklığı gidip leylaya dönüyor) herşey sarpa sarmaya başladı (işçisin sen işçi kal demek geldi içimden :) o noktadan sonrada aptallık düzeyindeki tercihlerle saçmalık yumağına döndü eser.Hele mahkeme sahneleri resmen şebeklik düzeyindeydi, yazarlar hayatında hiçmi mahkeme görmemişler yada hiçmi gerçekçi bir mahkeme eseri izlememişler diye düşünmeden edemedim. 10/6,5

Daha güzel bir dünyada - Angela,seninle dünyanın en mutlu insanı olacağım - Hayır,ikinci en mutlu .. Tutku,istek ve hayattan istenebilecek tüm arzuların,gençlikle bütünleştiği,görkemli bir yapım.Mekanları,çekimleri,müzikleri ve elbette unutulmaz performanslarla,akıllarda yer edecek türden bir eser.. Hayattan hiçbir beklentisinin karşılığını alamamış,yokluk içinde yetişmiş George'un bir anda tüm beklentilerini karşılayabildiği dünyaya geçmesi ve bunu hazmedemeyişi filmde çok başarılı şekilde işlenmiş.Bu sert geçiş her çizgisi ve çarpıcılığıyla,ardında derin bir etki bırakarak işleniyor.. Bir süre sonra onun hayatındaki her şey olan Angela ile hayatının sonuna kadar bir arada olmanın hesaplarını yaparken,geçmişte yaptıkları onunla birlikte peşinden geliyor.Böylece korku ve tutkuyla dolu bir adam ortaya çıkıyor.Elbette o andan sonrada tam anlamıyla 'diken üstünde bir mutluluk sahneleri' izliyoruz.O anlardaki hem gerilimi,hem de karşılıklı aşk ve tutkuyu başarılı bir şekilde hissettiriyor.İzlerken her saniyede bunu buram buram yaşıyoruz adeta.Ve bu finale doğru giderken daha da çarpıcı hale geliyor.. Hem aşkın,hem de bu denli bir gerilimin,yine bu kadar üst düzey yansıtıldığı bir filmle buluşmayalı,uzun zaman olmuştu diye hatırlıyorum :).İzlerken Woody Allen'ın 2005 yapımı 'Maç Sayısı' filmini hatırladım.O filmle birlikte bu türde filmler ayrı bir sempati kazandı bende.Ve bu filmde tam anlamıyla bir klasik. Elizabeth Taylor'ın sıcaklığı,her şeyiyle sevgisini paylaşan,sergilediği gerçek bir aşık karakteri. Montrogomery Clift'in, saf,tutkularına ve isteklerine bağlı ve aynı zamanda korku dolu olan bu aşık adamı yalnızca bakışlarında bile hissettirebilmesi filmin her şeyiyle ruhunu ve izleyenin içine işleyebilmesini ortaya koyuyor.. '- Birlikte çok güzel anlarımız olacak.Sadece ikimiz' .. 'İyi seyirler' ..

Amerikalı bir delikanlının ( enfes ve dokunaklı Montgomary Clift ) adım adım eriyişini konu alan bir karakter çalışması. Yönetmenin ustalık eseri denebilir.

yazın moviemax stars ta izlemiştim gayet güzel bir filmdi benim gibi klasik film meraklılarına tavsiye ederim 10 üzeri 8 puan