Discover the movie Dalgaları Aşmak and access all information about it

Dalgaları Aşmak

Original Title

Breaking The Waves

Year

1996

Duration

158 minute

Platforms

Director

General Information

1970’lerin dünyasında Kuzey İskoçya’da ufak bir kasaba. Yabancıların hoş karşılanmadığı ve yaşanan her günün Tanrı’nın isteği doğrultusunda yaşanıldığına inanılan tutucu bir kasabada Bess, kendisinin bile hayal edemeyeceği

Screenwriter

Last 3 Reviews

Yazar Ün

08.01.2025 20:17

İnsan doğası üzerine bir film... İyinin ve kötünün,ahlakın ve ahlaksızlığın ne olduğunun,neyin normal ya da anormal olduğunun kimin tarafından belirlendiği bilinmeyen şu dünyada,bu kurallara sıkı sıkıya bağlı yaşayan bir kasabadadır Bess.Jan onun için bilmediği duygular,görmediği diyarlarlardır.onunla yaşadığı her an insana,insanlığa aittir.Bunların tanrı\'dan geldiğine inanır.Bess\'in bugüne kadar bilmediği insani yönü açığa çıkar Jan ile.ama kesinlike ayıp ya da günah değildir yaptıkları,hissetikleri.Çünkü her şeyden önce bir insandır ve kimsenin onu yargılamaya hakkı yoktur hissetikleri için...Taa ki hayatını alt üst eden o kazaya kadar. Ama Bess bu kazanında tanrı\'dan geldiğine inanır.çünkü hayır ve şer tanrıdandır.ve kocasını iyileştirmek bess\'e bağlıdır.aşık olduğu kocasının istediği her şeyi yaparsa onun iyileşeceğine inanır.peki istediği her şey ne kadar yapılabilir?onun başka bir adamla yatmasını istediğinde,yaşadığı duyguları ona anlatmasını istediğinde?Her insan aklıyla,düşünceleriyle,duygularıyla bir bütündür.ve onu benzersiz kılan da bunlardır.bizi bunlar benzersiz kılıyorsa hangi hakla bir adam böyle düşünüyor diye onu ahlaksızlıkla yargılayabiliriz,ahlakın ne olduğunu bilmeden.insana ait duyguları kim yargılayabilir kelimelere sığdırılamayan kavramlarla...ahlaklı,ahlaksız,iyi,kötü... Lars von trier kamersını insana yönlendirmeyi seviyor.ve filmlerinin çoğu insanın katlanabileceği türden değil.çünkü insanların zaaflarını gerçekçe anlatıyor.Nitekim bu filmde öyle bir film.kesinlikle yargılayıcı bir tutum içinde değil,sadece gizlerde kalmış insan gerçeklerini açığa çıkarıyor.senaryosuyla,özellikle Emily watson\'ın oyuculuğuyla yönetmenin en filmlerinden biri olmayı hak ediyor.kalitelerin üstünde bir film. Dediğim gibi herkese hitap eden bir film değil.Ama \'\'DALGALARI AŞMAK\'\' istiyorsanız mutlaka seyredin.

Atasay Kutbettin

08.01.2025 17:55

---------SPOİLER----------- "kendini mi kurtarmak istiyorsun? yoksa jan'ı mi?" yine hristiyanlığı hedef alan eleştirileriyle bir 'lars von trier' filmi... hristanlara göre İsa nasıl kendini tüm insanlık için feda ettiyse, bess de sevdiği adamı kurtarmak için feda eder. bess'in normal dışı ve yoz bir fedakarlık,merhamet,iyilik gibi karakteristik özellikleri, insanın doğasıyla çelişen bir tutum sergilemesine yol açıyor bu durumu trier'in diğer filmlerinde de görmek mümkün. genelde trier bunu kadınlar üzerinden gösteriyor. bu filmde yer alan aşk sıradan bir aşk değil. romantik-komedi filmlerinde şahit olduğumuz cinsten bir aşk, hiç değil. özenilecek hayali kuralacak bir tarafı olmayan hastalıklı bir o kadar da masum bir aşk. bess, devamlı imtihanlara tabi tutan,hoşgörüsüz,baskıcı,sevgisiz bir Tanrı algısını içselleştirmiş ve film boyunca onunla iletişim halinde. bu tanrı algısının bess'in kişiliği ve hayatı üzerindeki etkisi çok açık bess'in duasının kabulunden dolayı jan'ın başına bunların geldiğinden ve jan'ı kurtarmak için denediği yöntemin işe yararlığından zerre şüphesi yoktur gerçekçi olmayan,tutarsız ve çarpık tüm fikirleri onun kendini feda etmesine,ölümüne sebebiyet verir. fakat beklediği mucize olur. kendisi hayatını kaybederken jan hayata tekrardan tutunmuştur. sanki jan, bess'in nefesiyle yaşamaktadır artık ne ilginçtir ki çanlar hem ölümün hem evliliğin habercisidir. sonunda gökyüzünden çan sesleri gelir. bu çanları çalan kimdir? tanrı? lars von trier? +psikopatik nörolojik kelimesini başka bir kelimeyle değiştirebilirim. "iyi" -"iyi olduğu için acı çekti" mi yazılsın? onu ölüme sevkeden psikolojik eksiklik belkide buydu ---------SPOİLER-----------

Nehri Boray

08.01.2025 05:16

DALGALARI AŞMAK... Yönetmen koltuğunda Lars Von Trier varsa, sıradan anlatıma sahip, yumuşak yürekli bir film beklemek aptalca olur. Elini ensesinden dolandırarak kulağını tutmayı seven ve bunu yaparken de diğer eliyle koluna jilet atan bir yönetmendir Trier. Evet, sapkındır! Hatta sadistlik de vardır ama yine de kendi tarzıyla hükmeder sinema sanatına. İyi de yapar bu işi... Film İskoçya'da geçer. Bu yüzden baştan sona kadar filme hakim olan kasvetli ve yarı karanlık hava doğal ışık altındaki Trier'in ve el kamerasına yeterince hizmet etmektedir. Bess, tanrısını kendi içine hapsedip onunla dilediği zaman irtibata geçebilen aşırı dindar bir kadındır. Tabi Bess'in bu sapkınlık boyutuna ulaşan dini takıntısı ailesinden ve çevresinden kaynaklanmaktadır. Öyle ki kasabadaki din adamları da tanrıcılık oyununu Bess'in yönteminden daha farklı bir yöntemle sergileyerek toplum üzerinde kasvetli bir baskı oluşturma konusunda başarıya ulaşmışlardır. Bu noktada Trier'in dinleri, din adamlarını ve dini saçmalıklar yüzünden beyni sulanan insanları kendi sinema diliyle yerin dibine sokmuştur. Din olgusunun, filmin başından sonuna kadar izleyicinin yakasına yapışıp kalması ve bu durumun izleyenleri gına getirme noktasına ulaşması Trier'in " izleyiciyi rahatsız etme" planının tıkır tıkır işlediğinin kanıtıdır. Bu noktada Trier'in; "Bir film, ayakkabının içine kaçmış bir taşa benzemelidir." sözünü hatırlatarak izleyiciyle ne tür bir oyun oynamayı sevdiğini de hatırlatmak isterim. Nerede kalmıştık, dindar hanım kızımız Bess, toplumun karşı çıkmasına rağmen Jan adında sevdiği adamla evlenerek kilisenin kutsal defterindeki hanesine bir eksi yazdırır. Mutlu çiftimiz daha çiçeği burnundayken Jan'ın iş kazası sayesinde sarsılır. Bu noktada yönetmenin "yalnızca basit bir aşk hikayesi" olarak tanımladığı durum ortaya çıkar. Jan'ın yatalak olmasının sebebini kendine bağlayan Bess, artık nasıl bir davranış içinde bulunacağını bilemez ve ahlak olarak iyice zıvanadan çıkar. Bess'in bu ahlak dışı davranışlarını fark eden kilise yine gereğini yapar ve Bess'i tanrının evinde barındırmaz, kasaba halkını Bess'e karşı kışkırtır ve hatta Bess'i dinden bile kovma inisiyatifini kullanır. Filmin bir noktasında, "tanrının evinin dışından uzak durun!" narası atan kilise papazı, istediğini dinden kovma, kimin cennete, kimin cehenneme gideceğine karar verme ve iyiyi-kötüyü kendi iradeleri ile belirleme durumları dışında, Trier'in eleştirel eğlencesine istemeden de olsa katkı sağlamıştır. Bess'e göre, Jan'ı bu noktaya getiren, Jan'a hissettiği bencil aşkı, ona olan tutkusu ve sabırsızlığıdır. Tanrı bunun hesabını çok ağır ödetmiştir Bess'e. Bu durumu düzelteceğine inanan, aklının sınırlarında gezinen Bess kendinden fedakarlık ederek tanrıyı etkileyip Jan'ın tekrar iyileşeceğini düşünür. Bunun için her şeyi yapmayı göze alan Bess, dini düşüncelerle gözü dönmüş bir halde adım adım kendi sonuna gider. Aklını kaçırdıysan sona olan mesafe fazla uzun değildir, farkına bile varılamayacak kadar kısa ve görünmezdir bu yolculuk... Evlilik kurumu altında birleşen bir çift üzerinden dini değerlerin gereksizliğini, saçmalığını sertçe eleştiren Trier, diğer yandan da ailenin ve toplumun dini silah olarak kullanarak bireyi nasıl acımasızca kuşattığını anlatıyor. Tüm bu dini değerlerin gereksizliğini ve mantıksızlığını eleştirirken de izleyenleri zahmet olmazsa bu hususta düşünmeye sevk ediyor. Tanrı size akıl vermiş, dinlerle değil de aklınızla, vicdanınızla doğruya ulaşın, demek istiyor. Belki de Bess'in gözlerini kapatarak tanrı rolüne bürünmesi yönetmenin "tanrı içimizdedir" deme yönetmenin dolaylı halidir... Emily Watson'ın kusursuz oyunculuğu ile; ağır, kasvetli, derin ve sorgulamaya iten bir yapımdır "Dalgaları Aşmak". Bu filmi analiz edebilmek için sadece izlemenin dışında, birçok düşünceyi de aşmış olmak gerekir. Bu yüzden Trier'ciler izlesin yeter, diye düşünüyorum. Filmi anlamayacak kalabalığa lüzum yok... 10/8

Similar Movies or TV Shows