Everything Must Go

Herşey Gitmeli... Film böyle söylüyor...  Nick Halsey işinden kovulduğu gün evine geldiğinde bir de evinden kovuluyor ki ne kadar ironiktir film bu noktada başlıyor..Karısının evinin ön bahçesine bıraktığı eşyalarıyla kendisini bir anda boşlukta bulan bir adamın HAYATA TUTUNABİLME çabasını filmde izliyorsunuz...Alkol bağımlılığı yüzünden işinde her daim sıkıntılar yaşayan,alkol sorunu belki de çocukluğuna dayanan çünkü babası 24 saat sarhoş gezen bir adamın oğlu olan Nick içkiyi neden içtiğini kendisi de bilmeyen bir adam olarak filmde size anlatılıyor...En yakın arkadaşının kendisine sokakta kalan eşyalarını satması için hazırlamış olduğu 3 günlük süre boyunca Nick\'e yardım eden mahalleli afro amerikalı bir çocukla kurduğu diyaloglar yine filmin öne çıkan noktalarından birisi...Ön bahçesinde yatan bir adamın karşısındaki eve yeni taşınan hamile komşusuyla kurduğu diyaloglar da film boyunca..İzlenmesi gereken yapımlar arasına bu filmi sokan özelliklerinden birisi...Hiçbirşeyi kalmayan ,bankadaki hesabına el konan,evine bile giremeyen bir adamın bahçesindeki eşyaları satmaya başlayarak aslında hayata yeniden başlama çırpınışlarını izliyorsunuz ki karmaşık duygular içindeki bir adamın biraz da olsa hayatını tanımaya çalışıyorsunuz..Eski eşyaları arasında lise aşkını bulan ,onu ziyaret edebilecek kadar cesaretli olan ,aslında bir o kadar da duygusal bir adamın yine altın gibi bir kalbi oldugunu söyleyen lise aşkının hiç de yanılmadıgını düşünmek elde değil..Senaryonun sunduğu Nick Helsey gerçekten de hayatının filmde anlatılan kısmıyla aslında dram yüklü bir adam..Fakat filmde bunun anlatılış şekli dramdan çok ironilere dayanıyor..İşinden haksız yere atıldıgını öğrendiğinde belki o kadar çok üzülmüyor Nick ama en yakın arkadaşının karısıyla birlikte olduğunu öğrendiğinde sanırım darbelerin en büyüğünü yiyor.,Filmin ana hatları bunlar ve inanın anlattıklarımdan daha fazlası yine bu filminde...Aslında çok uzun bir yapım değil ama anlatılış şekli itibariyle sizi büyülemeyi başarıyor film...Umduğumun çok ama çok ötesinde beni etkileyen ,adeta dram konusuna başka perspektiflerden bakmamı sağlayan bir yapım oldu ki WİLL FERREL rolünü öyle bir oynuyor ki ..Sanki Nick Helsey bir film karakteri değil de hayatın bir kesiminden kopup gelen gerçek biri..Bu kadar inandırıcı,bu kadar duygusal ve altını çiziyorum ironik bir hikayeyi izlediğimde bu kadar etkileneceğim aklımın ucundan geçmezken beni adeta benden alan,hayatın;filmlerin çogunda anlatıldığı gibi toz pembe ve Mutlu Sonlarla bitmediğini üstüne basa basa ve yine klasikleşmiş I SHALL BE RELEASED şarkısıyla yani mükemmel bir sonla sunan ,favorilerim arasına giren ve uzun süre adından bahsettiriceğini düşündüğüm bir hikaye10/10

çok sıkıcı bir film başlamayın bile sonunu getiremezsiniz

Sonu gelmeyen basit bir film, izlemenizi çok tavsiye etmiyorum açıkcası...