Queen & Slim

Film ile ilgili yazılabilecek çok şey var. Özellik son günlerde USA'da George Floyd'un bir polis tarafından anlamsızca öldürülmüş ve USA bu konuda çalkalanırken bu filmi izlemek iyi bir tesadüf oldu. Irkçılık USA'nın iflah olmaz hastalığı, kronikleşmiş kanseri. Hayatta görebileceğiniz en naif ve kibar siyahisini salt sinyal vermediği için bir gece durduran polis gerçekten de bu hastalıktan muzdaripti. Düşünün ki siyahi genç içki ve sigara dahi içmeyen, adeta iyi bir vatandaş timsali. Fakat polis hasta. O siyahiye işkence etmek için bahanesini bulmuş. Fakat polisin bu gece işi yaver gitmiyor ve bu siyahi genç tarafından vurulup, hak ettiği cehennemi boyluyor. İşte kaderini için bir kavşağa gelinmiş durumda. Teslim olsalardı, mutlak haklı idiler. Fakat adaletin beyazlar için olduğu bir ülkede kaçmak bir çözüm değilken, bir mecburiyet haline gelmiş. Ve avukat olan kızın etkisiyle kaçış başlıyor. Video görüntülerine ve bu görüntülerde bile haklı olmalarına rağmen devlet tarafından azıllı iki katil, siyahiler için iki kahraman olarak görülmeleri kara mizahtı. Soyguna gittikleri benzinlikteki gencin silah merakı, beyaz olmalarına rağmen kaçaklara yardım eden beyaz çift, kaçak olmalarına aldırmadan parası için arabalarını tamir eden, fakat yaptıklarını tasvip etmeyen siyahi tamirci, onun kahraman olmak için yine siyah bir polisi öldüren ergen oğlu...Film adeta tezatların mesaj verdiği bir yol filmi olmuş. Evet, bu bir yol filmi, fakat iki kaçağın hikayesini anlatıyor. Daniel Kaluuya ve Jodie Turner Smith çok iyi oynamışlar. Dayı rolündeki adam ve onun neredeyse çıplak, merhametli ve sessiz sakin sevgilisi rolündeki Indya Moor filme güzel katkılar sağlamışlar. Yönetmen bilinen birisi değil, fakat artık yeni filmini çekmesini bekleyeceği bir hayran topluluğu oluşturdu bile. Hüzünlü bir başlangıç ve sonu olan güzel bir film. Her filmde olduğu gibi bunda da +18 sahneler, biraz da gereğinden açık fakat kısa bir sekans da olsa var. Bu sekans olmasa ailece seyredilebilir bir film olabilirmiş. Fakat yine de bu, filmi seyredilmez yapmaz. İyi ve unutulmaz bir film. Özellikler de Floyd'un ruhunun USA'yı esir aldığı bu günlerde...

Ne diyordu o meçhul kişi: "Eğer ki tanrı' yı güldürmek istiyorsan, ona planlarından bahset." Melina Matsoukas' ın ilk uzun metrajlı filmi olması beni şaşırttı. Çünkü ederi yüksek bir filmdi. Acaba Spike Lee bu filmi izlese, dönüp şöyle der mi ki; "Hooli şiiit. Böyle bir nigga filmini nasıl ben çekmiş olamam meeen." Bonnie ve Clyde ikilisinin günümüz versiyonu olarak lanse ediliyor. 1930' lu yıllarda banka ve dükkan soyup, kapitalizme baş kaldırıp, halkın gözünde kahraman ilan edilen kanun kaçakları imişler. Aşkları da bunda etkili olmuş falan filan. Başı dertte olmasına rağmen böylesine sakin ruhlu filmleri seviyorum. Böyle bi "Thelma and Louise" tadı da alıyorsun. Kısım kısım sizin de burun kıvıracağınız mantık zafiyetlerini fark edeceğinize eminim. Filmi bir bütün olarak ele aldığınız vakit çok güzel bir film izlediğinizi farkedeceksiniz. Final sahnesinin duygusu anlatılamaz güzellikte. Benliğinizde kesinlikle bir iz bırakacaktır. Kaçırılmayacak filmlerden. 10/7.5 ---Eee Hakan Günday üstadım, bu konu hakkında vardır elbet bir iki çift sözün? ***Derim ki: "EN BÜYÜK PALAVRA, MUTLU SONDUR."

oyunculuklar iyi ama akıcılığı düşük izlenmese de olur denebilecek türde.