Danimarkalı Kız

Bir adamın içinde bir kadın. - Doğanın hatasını düzeltiyorum.. Hissetmek. Bir adamın kendini hiç olmadığı,bambaşka biri gibi hissetmesi. Ama bu farklı bir şey. Günlük değişken hislerden birisi değil. Sanki tamamen bambaşka,başka birisi. Başka bir ruh,başka bir ten,başka bir duruş. Bu diğerini yok edecek türden bir çelişki,öyle güçlü bir değişim. Aynı beden içinde iki farklı hayat yaşayabilmek imkansız gibi ve doğanın kendisini de zorlayacak türden. Belki de bu yüzden bir diğeri uçup gitmek zorunda. Her şeyin olağanca aynılığı içerisinde böyle bir şey ne kadar mümkün olabilir.. Değişimden sonra da aynı şekilde yaşanabilir mi. Tüm bunların hepsi bir gün elbette ki geride kalacak ve her şey bittikten sonra önemli olan soru, 'senin ne istediğin'.. Eddie Redmayne'ın karakteri yaşadığı ve Alicia Vikander'ın yaşattığı Gerda ile hep umutlu ve bir o kadar da Einar'a bağlı müthiş bir aşığı canlandırdığı şiirsel yönünün çok güçlü olmasıyla birlikte,toplumsal mesajı güçlü ,eşcinsellik yaşamı ve cinsiyet değiştirme ameliyatı hakkındaki ön yargıları yıkan,böyle bir insanın yaşamının kendisine ait olduğun,kimsenin onun hayatı üzerinde böyle bir konuda onu eleştirme ya da onu yıkacak herhangi bir şey yapmaya hakkı olmadığını vurgulayan ve onun bir 'deli,hasta' olarak görülmemesi gerektiğini her anında anlatan çok etkili bir filmdi. Gerçekten bu anlamlarda izleyenlere çok şeyler katacak ve insanın ne olursa olsun başka bir insana,gerçek anlamda insan gibi değer vermesi gerektiği konusunda mesajlar veren bir film.. Bu verilen mesajların,içeriğin öncüsü hakkında bir filmle gerçekleşmesi ile filmi ayrı bir noktaya taşıyor. Çok daha önemli ve yaşadığı ortam ne olursa olsun,kişinin kendi yaşamına nasıl devam edeceğine kendisinin karar vermesini vurguluyor. Ve günümüzde baktığımızda filmin geçtiği dönem 1920'ler ne yazık ki o tarihten günümüze değin böyle insanlara yaklaşım konusunda 'genel ve toplumsal normlar' açısından pek fazla bir şey değişmedi. Farklı olanı yok sayan bir anlayış günümüzde de devam ediyor. Oysa ki özgürlük,sana,topluma zarar vermediği,başka birinin özgürlüğünü kısıtlamadığın sürece yapılabilecek eylemlerdir. Sürekli ezilen ve hor görülen eşcinsel kitleleri ortaya çıktı böyle düşünülmediği için. Saygılı olmak ve toplumda eşit haklara sahip olamaları yapılabilecek en erdemli harekettir,bu anlamda.. İşte böyle yanlışları hatırlatan,olması gerekeni aktaran,aynı zamanda bu anlamda öncülüğü ele alan insanın yaşamını aktaran biyografik bir film.. ´ Bırak uçsun.´ Puanım: [7.2/10] 'İyi seyirler..'

çok başarılı bir biyografik film olmuş... oyuncularada laf yok zaten...

Film tamamen sapıklığa özendiriyor.